Drenaj; yüzey sularının fidanlık alanından uzaklaştırılması
ve yüksek taban suyunun bitki gelişmesine engel olmayacak bir biçimde kontrol
altına alınmasıdır.
Drenaj problemi olan sahalarda fidanlık
kurulmamalıdır. Zira gerek drenaj tesislerinin yapılması ve gerekse böyle ağır toprakların
ıslahı çok pahalıdır ve hatta bazı durumlarda ıslah imkânı dahi bulunamaz. Bu
durumdaki fidanlıkların kapatılması kaçınılmaz olabilir (Ardahan ve Iğdır
Fidanlıkları).
Bitkilerin çoğu, toprak yüzeyindeki su göllenmelerine
ve kök çevresindeki serbest suya belirli bir süre dayanabilirler. Durgun suyun
içerisinde gerekli oksijenin bulunmaması sonucunda bitki ölür. Bu nedenle
toprağın havalanmasına engel olan fazla suyun yüzeyden ve kök çevresinden hızla
akıtılması gerekmektedir.
Su ile doygun topraklar soğuk topraklardır. Çünkü
suyun ısınması için gerekli isi toprağın ve havanın ısınması için gerekenden
çok fazladır. Drenaj problemi olan yerlerde fidanlık kurulusu tavsiye
edilmemesine rağmen, mecbur kalındığı takdirde topraktaki fazla suyun uzaklaştırılması
ve yerine havanın girmesini temin için gözenek teşekkülü demek olan drenajın
yararlarını söyle sıralayabiliriz:
1. Toprak erken tava gelir.
2. Vejetasyon dönemi uzar.
3. Toprak isleme giderleri azalır.
4. Su baskınlarından doğacak zararları
önler.
5. Toprağın fiziksel yapısını düzeltir.
6. Erozyona dayanıklı granüler toprak
yapısının oluşmasını sağlar.
7. Toprağın havalanması sağlanır,
ilkbaharda erken ısınır ve sonbaharda ılık kalır.
8. Erken ve geç donların zararlarını
önler.
9. Toprağın geçirgenliğini artırır.
10. Buharlaşmayı azaltır, kuruma ve
çatlamaları önler.
11. Mikroorganizma çalışmaları artar.
12. Tuzluluk ve alkaliliğin kontrol
altında tutulmasını sağlar.
13. Bataklık ve göl alanlarının drenajı
ile insan sağlığına zarar veren unsurlar ortadan kalkar ve yeni arazi kazanılır.
Drenajdan istenilen yararların sağlanabilmesi için
aşağıda belirtilen hususların bilinmesinde yarar görülmektedir.
1. Topoğrafik Etütler
Drenaj sisteminin planlanması için öncelikle alanın
yüzey değişikliklerini içine alan ayrıntılı topoğrafik haritasının çıkarılması
gereklidir. Bu haritalar 1/500- 1/5000 ölçekli olup arazinin eğimi, yollar,
köprü ve menfezler, dere, kanal yerleri gibi bilgileri kapsar.
2. Havza Etütleri
Drenaj alanıyla ilgili göl, deniz akarsu kapasiteleri,
en düşük ve en yüksek düzeyleri, yan dereler ve yüzeysel akışa esas olacak
havza etütleri yapılır.
3. İklim Etütleri
En yakın meteoroloji istasyonuna ait;
a- Aylık ve
yıllık yağışlar,
b- Aylık ve yıllık ortalama sıcaklıklar,
c- Aylık ve yıllık buharlaşma miktarları,
d- Yağış şiddetleri ve tekrarlarına ilişkin değerler bilinmelidir.
4. Toprak Etütleri
Drenaj alanının ayrıntılı toprak haritasının çıkarılması
zorunludur. Bu amaçla en az 3m. derinliğine kadar toprak profilinin bilinmesi,
toprak tabakalarının özelliklerinin saptanması gerekir.
5. Taban Suyu Etütleri
Geçirimsiz toprak tabakası üzerinde durgun halde
bulunan ve bulunduğu düzeyin altındaki toprağı devamlı doygun halde tutan su
tabakasına taban suyu denir.
Taban Suyunun Kaynakları:
a- Yağışlar
ve yüzeysel suların çukur yerlerde toplanması,
b- Fazla sulama yapılması,
c- Geçirgen topraklarda yapılmış toprak kanallar,
d- Irmak, dere ve çay sızıntıları,
e- Artezyenik etkilerden oluşmaktadır.
Taban suyuna genellikle üç şekilde rastlanır:
a) Durgun Taban Suyu
Doğal şartlarda bütün bir yıl hiçbir değişiklik
göstermeyen taban sularıdır. Yeraltı sularının artezyenik basınçlarından dolayı
suyun kapillar borulardan yükselmesiyle oluşur.
b) Sığ Taban Suyu
Toprak yüzeyine çok yakın taban sularıdır.
c) Değişken Taban Suyu
Beslenen kaynağın mevsimlik hareketine bağlı olarak
değişebilen ve genellikle yağışlar, akarsu ve kanal sızıntıları ile aşırı
sulamalar sonucu oluşan taban suyudur.
Taban suyu dikey hareketlerinden ayrı olarak üzerinde
bulunduğu tabakaların eğimine bağlı olarak bir yöne doğru akar. Bu akış yönü
drenaj sisteminin planlanmasında göz önünde tutulur. Ayrıca taban suyunun
kalitesi yani tuz taşıyıp taşımadığının da bilinmesi gerekir. Çünkü taban suyu
tuzlu ise buharlaşma ve kapillarite ile tuzun toprak yüzeyine birikmesinin
önlenmesi için kanal derinliklerinin artırılması ve kanallardaki suyun
boşaltılması gereklidir.
6. Taban Suyu Tahliye Etütleri
Taban suyunun tahliyesi yer çekimi ile veya pompajla
olur. Ana kanal ve laterallerin (yan kanalların) derinliklerine uygun bir çıkış
ağzı mevcut ise tahliye yer çekimi ile yapılır. Aksi halde pompaj tahliyesi
gerekir ki bu durumda yapılacak projenin maliyeti üzerinde titizlikle durmak
gerekir.
7. Akıtılacak Taban Suyu Miktarının Tayini
Akıtılacak taban suyu miktarının bilinmesi bütün tesisin
boyutlandırılmasına ve tahliye kanalları aralıklarının tespitine etki
edecektir. Bu suyun miktarı, besleyici kaynak ve toprağın geçirgenliği ile
doğrudan ilgilidir.
8. Kanalların Derinlik ve Aralıkları
Kanalların derinlik ve aralıkları taban suyunu
istenilen düzeyin altında tutacak boyutlarda olmalıdır. Bunun yanında birçok
etken kanal derinliğinin ve aralıklarının seçiminde rol oynar:
Mineral topraklarda 0,75 - 1,50m., organik
karakterdeki henüz oturmamış topraklarda en az 1,20m.,tuzlu ve alkali
topraklarda en az 1,80m.derinlik olmalıdır.
Kanal aralıkları, toprağın yapısı, taban suyunun
derinliği ve miktarına bağ1ı olarak tesbit edilir. Kanal aralıkları tespit
edilirken maliyet faktörü de göz önünde bulundurulmalıdır.
Fidanlıklarda drenaj açık ve kapalı sistem olarak iki
şekilde uygulanır.
Arazideki taban suyunu toplayan ve belirli bir eğimle
akıtan açık kanal sistemidir.
Yararları:
1. Açık drenaj sistemi yüzeysel suları
süratle boşaltır.
2. Kolay inşa edilir, kapalı sisteme
göre daha ucuzdur.
3. Makine ile temizlenebilir.
4. Belirli aralıklarla açılan bu
kanallar belirli bir eğimle yapılır. Tıkanmaların olduğu yer kolayca tespit
edilip onarılabilir.
Sakıncaları:
1. Kanalların sık olmasının zorunlu
olduğu durumlarda arazi kaybı fazla olur.
2. Fidanlıkta çalışan makinelerin
manevra sahasını daraltır ve çalışmalarını güçleştirir. Bu durumda hiç olmazsa
derin olmayan açık kanallarda traktörün hareketini kolaylaştırmak maksadıyla
kanalların kenarlarının meyilli yapılması faydalı olur.
3. Köprü ve menfez gibi sanat
yapılarını gerektirir.
4. Sık sık yan şevler yıkılır ve tamiri
gerekir. Kanallarda fazla otlanma olur. Bu da bakım giderlerini artırır.
Açık drenaj sisteminin tesis tekniğinde, kanalların
derinlik, genişlik, şev ve kanal eğiminin ve kanallar arasındaki uzaklığın iyi
tespit edilmesi gerekir. Kanal derinliği, yetiştirilen türlere (sığ ve derin
köklü ), toprağın geçirgenliğine ve yan kanalların uzunluklarına göre tesbit
edilir. Derinliğin 75-l00cm. olması genellikle yeterlidir. Ancak tuzlu
topraklarda bu derinlik 180em'ye kadar indirilmelidir. Kanalın taban genişliği
şevle ilgili olmakla beraber en az 120cm. olmalıdır. Şev, toprak türü ve kanal
derinliğine tabi olarak genellikle 1/2 -1/3 oranları arasında değişir. Ağır
killi topraklarda ise 2/1'e kadar dik yapılabilir. Kanal eğimi de doğal eğim ve
toprak yapısına bağlı olarak 0.0005 -0.0015 arasında değişir. Kanallar
arasındaki mesafe ise toprağın geçirgenliği ve kanal derinliğine göre tespit
edilir. Pratikte orta geçirgenlikteki topraklarda her 30cm derinlik için 8m
kanal aralığı kabul edilmelidir. Açık sistem kanallarının temiz tutulması,
otlanmanın biçilerek, çapalanarak, yakılarak veya kimyevi yoldan herbisitler
kullanılarak önlenmesi gerekir.
Taban
suyunun, toprak altındaki kanallarla tahliye edildiği bir sistemdir.
Yararları:
a-Açık
drenaj sisteminin mahzurlarını ortadan kaldırır. Üzerinde üretim çalışması
yapılabildiği için arazi kaybı yoktur. Bunun sonucu daha sık drenaj sistemi
yapılabilir.
b-Kapalı drenaj sistemi makineli çalışmayı engellemez.
c- Bu sistemde, açık drenaj sisteminde görülen sık sık onarım ihtiyacı söz
konusu değildir.
Sakıncaları:
a- İlk tesis
masrafları açık drenaj sistemine göre daha fazladır.
b- Tıkanıklıkları giderme güç ve masraflıdır.
Kapalı drenaj sisteminin tesis tekniğinde; genellikle
daha önce belirtilen esaslara göre tespit edilen derinlikte kanallar açılır ve
belirlenen meyilde akıtılacak su miktarına uygun boyutta (genellikle 15-25cm
çapında) künkler yada drenfleks denilen kapalı drenajda kullanılan delikli PVC
drenaj boruları döşenir. Günümüzde en kullanışlı olanı drenfleks borulardır.
Tabiatıyla ana şebeke ile lateral şebeke künklerinin ve drenfleks borularının
boyutları farklı olur. Künkler arasında 15-25cm kadar aralık bırakılarak bu
kısım çakıl, mıcır ve tasla doldurulur, boşaltılan suyun buralardan künklere
intikali sağlanır. Drenfleks borular delikli olduklarından künkler gibi araları
açık olmayıp kazılan kanal boyunca devamlı döşenirler. Kapalı sistem yer yer
açığa çıkan baca sistemi (rögar) ile kontrol altına alınır. Bu bacalar herhangi
bir arızanın hangi kısımda olduğunu kolayca ortaya koyar. Ayni zamanda
künklerden gelen ve onları tıkayabilecek olan çökeltilerin baca çukurunda
birikmesini sağlayarak künklerin içinin temiz kalmasında yardımcı olur. Bu
bacalar zaman zaman temizlenir. Kapalı sistemde dikkat edilecek bir husus da
bu sisteme yakın ve paralel bir canlı çitin bulunmamasıdır. Çünkü çit ağaç
veya çalılarının kökleri derinlere inerek rutubetin en fazla olduğu künk
aralıklarından içeri girerek sistemin tıkanmasına neden olabilir.
Fidanlıklarda drenaj; kapalı ve açık sistemin
kombinasyonundan da oluşabilir.
Drenaj; yüzey sularının fidanlık alanından uzaklaştırılması
ve yüksek taban suyunun bitki gelişmesine engel olmayacak bir biçimde kontrol
altına alınmasıdır.
Drenaj problemi olan sahalarda fidanlık
kurulmamalıdır. Zira gerek drenaj tesislerinin yapılması ve gerekse böyle ağır toprakların
ıslahı çok pahalıdır ve hatta bazı durumlarda ıslah imkânı dahi bulunamaz. Bu
durumdaki fidanlıkların kapatılması kaçınılmaz olabilir (Ardahan ve Iğdır
Fidanlıkları).
Bitkilerin çoğu, toprak yüzeyindeki su göllenmelerine
ve kök çevresindeki serbest suya belirli bir süre dayanabilirler. Durgun suyun
içerisinde gerekli oksijenin bulunmaması sonucunda bitki ölür. Bu nedenle
toprağın havalanmasına engel olan fazla suyun yüzeyden ve kök çevresinden hızla
akıtılması gerekmektedir.
Su ile doygun topraklar soğuk topraklardır. Çünkü
suyun ısınması için gerekli isi toprağın ve havanın ısınması için gerekenden
çok fazladır. Drenaj problemi olan yerlerde fidanlık kurulusu tavsiye
edilmemesine rağmen, mecbur kalındığı takdirde topraktaki fazla suyun uzaklaştırılması
ve yerine havanın girmesini temin için gözenek teşekkülü demek olan drenajın
yararlarını söyle sıralayabiliriz:
1. Toprak erken tava gelir.
2. Vejetasyon dönemi uzar.
3. Toprak isleme giderleri azalır.
4. Su baskınlarından doğacak zararları
önler.
5. Toprağın fiziksel yapısını düzeltir.
6. Erozyona dayanıklı granüler toprak
yapısının oluşmasını sağlar.
7. Toprağın havalanması sağlanır,
ilkbaharda erken ısınır ve sonbaharda ılık kalır.
8. Erken ve geç donların zararlarını
önler.
9. Toprağın geçirgenliğini artırır.
10. Buharlaşmayı azaltır, kuruma ve
çatlamaları önler.
11. Mikroorganizma çalışmaları artar.
12. Tuzluluk ve alkaliliğin kontrol
altında tutulmasını sağlar.
13. Bataklık ve göl alanlarının drenajı
ile insan sağlığına zarar veren unsurlar ortadan kalkar ve yeni arazi kazanılır.
Drenajdan istenilen yararların sağlanabilmesi için
aşağıda belirtilen hususların bilinmesinde yarar görülmektedir.
1. Topoğrafik Etütler
Drenaj sisteminin planlanması için öncelikle alanın
yüzey değişikliklerini içine alan ayrıntılı topoğrafik haritasının çıkarılması
gereklidir. Bu haritalar 1/500- 1/5000 ölçekli olup arazinin eğimi, yollar,
köprü ve menfezler, dere, kanal yerleri gibi bilgileri kapsar.
2. Havza Etütleri
Drenaj alanıyla ilgili göl, deniz akarsu kapasiteleri,
en düşük ve en yüksek düzeyleri, yan dereler ve yüzeysel akışa esas olacak
havza etütleri yapılır.
3. İklim Etütleri
En yakın meteoroloji istasyonuna ait;
a- Aylık ve
yıllık yağışlar,
b- Aylık ve yıllık ortalama sıcaklıklar,
c- Aylık ve yıllık buharlaşma miktarları,
d- Yağış şiddetleri ve tekrarlarına ilişkin değerler bilinmelidir.
4. Toprak Etütleri
Drenaj alanının ayrıntılı toprak haritasının çıkarılması
zorunludur. Bu amaçla en az 3m. derinliğine kadar toprak profilinin bilinmesi,
toprak tabakalarının özelliklerinin saptanması gerekir.
5. Taban Suyu Etütleri
Geçirimsiz toprak tabakası üzerinde durgun halde
bulunan ve bulunduğu düzeyin altındaki toprağı devamlı doygun halde tutan su
tabakasına taban suyu denir.
Taban Suyunun Kaynakları:
a- Yağışlar
ve yüzeysel suların çukur yerlerde toplanması,
b- Fazla sulama yapılması,
c- Geçirgen topraklarda yapılmış toprak kanallar,
d- Irmak, dere ve çay sızıntıları,
e- Artezyenik etkilerden oluşmaktadır.
Taban suyuna genellikle üç şekilde rastlanır:
a) Durgun Taban Suyu
Doğal şartlarda bütün bir yıl hiçbir değişiklik
göstermeyen taban sularıdır. Yeraltı sularının artezyenik basınçlarından dolayı
suyun kapillar borulardan yükselmesiyle oluşur.
b) Sığ Taban Suyu
Toprak yüzeyine çok yakın taban sularıdır.
c) Değişken Taban Suyu
Beslenen kaynağın mevsimlik hareketine bağlı olarak
değişebilen ve genellikle yağışlar, akarsu ve kanal sızıntıları ile aşırı
sulamalar sonucu oluşan taban suyudur.
Taban suyu dikey hareketlerinden ayrı olarak üzerinde
bulunduğu tabakaların eğimine bağlı olarak bir yöne doğru akar. Bu akış yönü
drenaj sisteminin planlanmasında göz önünde tutulur. Ayrıca taban suyunun
kalitesi yani tuz taşıyıp taşımadığının da bilinmesi gerekir. Çünkü taban suyu
tuzlu ise buharlaşma ve kapillarite ile tuzun toprak yüzeyine birikmesinin
önlenmesi için kanal derinliklerinin artırılması ve kanallardaki suyun
boşaltılması gereklidir.
6. Taban Suyu Tahliye Etütleri
Taban suyunun tahliyesi yer çekimi ile veya pompajla
olur. Ana kanal ve laterallerin (yan kanalların) derinliklerine uygun bir çıkış
ağzı mevcut ise tahliye yer çekimi ile yapılır. Aksi halde pompaj tahliyesi
gerekir ki bu durumda yapılacak projenin maliyeti üzerinde titizlikle durmak
gerekir.
7. Akıtılacak Taban Suyu Miktarının Tayini
Akıtılacak taban suyu miktarının bilinmesi bütün tesisin
boyutlandırılmasına ve tahliye kanalları aralıklarının tespitine etki
edecektir. Bu suyun miktarı, besleyici kaynak ve toprağın geçirgenliği ile
doğrudan ilgilidir.
8. Kanalların Derinlik ve Aralıkları
Kanalların derinlik ve aralıkları taban suyunu
istenilen düzeyin altında tutacak boyutlarda olmalıdır. Bunun yanında birçok
etken kanal derinliğinin ve aralıklarının seçiminde rol oynar:
Mineral topraklarda 0,75 - 1,50m., organik
karakterdeki henüz oturmamış topraklarda en az 1,20m.,tuzlu ve alkali
topraklarda en az 1,80m.derinlik olmalıdır.
Kanal aralıkları, toprağın yapısı, taban suyunun
derinliği ve miktarına bağ1ı olarak tesbit edilir. Kanal aralıkları tespit
edilirken maliyet faktörü de göz önünde bulundurulmalıdır.
Fidanlıklarda drenaj açık ve kapalı sistem olarak iki
şekilde uygulanır.
Arazideki taban suyunu toplayan ve belirli bir eğimle
akıtan açık kanal sistemidir.
Yararları:
1. Açık drenaj sistemi yüzeysel suları
süratle boşaltır.
2. Kolay inşa edilir, kapalı sisteme
göre daha ucuzdur.
3. Makine ile temizlenebilir.
4. Belirli aralıklarla açılan bu
kanallar belirli bir eğimle yapılır. Tıkanmaların olduğu yer kolayca tespit
edilip onarılabilir.
Sakıncaları:
1. Kanalların sık olmasının zorunlu
olduğu durumlarda arazi kaybı fazla olur.
2. Fidanlıkta çalışan makinelerin
manevra sahasını daraltır ve çalışmalarını güçleştirir. Bu durumda hiç olmazsa
derin olmayan açık kanallarda traktörün hareketini kolaylaştırmak maksadıyla
kanalların kenarlarının meyilli yapılması faydalı olur.
3. Köprü ve menfez gibi sanat
yapılarını gerektirir.
4. Sık sık yan şevler yıkılır ve tamiri
gerekir. Kanallarda fazla otlanma olur. Bu da bakım giderlerini artırır.
Açık drenaj sisteminin tesis tekniğinde, kanalların
derinlik, genişlik, şev ve kanal eğiminin ve kanallar arasındaki uzaklığın iyi
tespit edilmesi gerekir. Kanal derinliği, yetiştirilen türlere (sığ ve derin
köklü ), toprağın geçirgenliğine ve yan kanalların uzunluklarına göre tesbit
edilir. Derinliğin 75-l00cm. olması genellikle yeterlidir. Ancak tuzlu
topraklarda bu derinlik 180em'ye kadar indirilmelidir. Kanalın taban genişliği
şevle ilgili olmakla beraber en az 120cm. olmalıdır. Şev, toprak türü ve kanal
derinliğine tabi olarak genellikle 1/2 -1/3 oranları arasında değişir. Ağır
killi topraklarda ise 2/1'e kadar dik yapılabilir. Kanal eğimi de doğal eğim ve
toprak yapısına bağlı olarak 0.0005 -0.0015 arasında değişir. Kanallar
arasındaki mesafe ise toprağın geçirgenliği ve kanal derinliğine göre tespit
edilir. Pratikte orta geçirgenlikteki topraklarda her 30cm derinlik için 8m
kanal aralığı kabul edilmelidir. Açık sistem kanallarının temiz tutulması,
otlanmanın biçilerek, çapalanarak, yakılarak veya kimyevi yoldan herbisitler
kullanılarak önlenmesi gerekir.
Taban
suyunun, toprak altındaki kanallarla tahliye edildiği bir sistemdir.
Yararları:
a-Açık
drenaj sisteminin mahzurlarını ortadan kaldırır. Üzerinde üretim çalışması
yapılabildiği için arazi kaybı yoktur. Bunun sonucu daha sık drenaj sistemi
yapılabilir.
b-Kapalı drenaj sistemi makineli çalışmayı engellemez.
c- Bu sistemde, açık drenaj sisteminde görülen sık sık onarım ihtiyacı söz
konusu değildir.
Sakıncaları:
a- İlk tesis
masrafları açık drenaj sistemine göre daha fazladır.
b- Tıkanıklıkları giderme güç ve masraflıdır.
Kapalı drenaj sisteminin tesis tekniğinde; genellikle
daha önce belirtilen esaslara göre tespit edilen derinlikte kanallar açılır ve
belirlenen meyilde akıtılacak su miktarına uygun boyutta (genellikle 15-25cm
çapında) künkler yada drenfleks denilen kapalı drenajda kullanılan delikli PVC
drenaj boruları döşenir. Günümüzde en kullanışlı olanı drenfleks borulardır.
Tabiatıyla ana şebeke ile lateral şebeke künklerinin ve drenfleks borularının
boyutları farklı olur. Künkler arasında 15-25cm kadar aralık bırakılarak bu
kısım çakıl, mıcır ve tasla doldurulur, boşaltılan suyun buralardan künklere
intikali sağlanır. Drenfleks borular delikli olduklarından künkler gibi araları
açık olmayıp kazılan kanal boyunca devamlı döşenirler. Kapalı sistem yer yer
açığa çıkan baca sistemi (rögar) ile kontrol altına alınır. Bu bacalar herhangi
bir arızanın hangi kısımda olduğunu kolayca ortaya koyar. Ayni zamanda
künklerden gelen ve onları tıkayabilecek olan çökeltilerin baca çukurunda
birikmesini sağlayarak künklerin içinin temiz kalmasında yardımcı olur. Bu
bacalar zaman zaman temizlenir. Kapalı sistemde dikkat edilecek bir husus da
bu sisteme yakın ve paralel bir canlı çitin bulunmamasıdır. Çünkü çit ağaç
veya çalılarının kökleri derinlere inerek rutubetin en fazla olduğu künk
aralıklarından içeri girerek sistemin tıkanmasına neden olabilir.
Fidanlıklarda drenaj; kapalı ve açık sistemin
kombinasyonundan da oluşabilir.
0 yorum: